Kas iskelet sistemi tümörleri nadir görülür. Hastaların en sık başvuru şekilleri ağrı, şişlik, hareket kısıtlılığı, tümöre bağlı kırık, kas küçülmesi (atrofisi) ve şekil bozukluğudur. Hastalar ağrı (genellikle kemik lezyonlarında başvuru şekli), kitle (genellikle yumuşak doku lezyonlarında başvuru şekli) ya da başka nedenle yapılan tetkiklerde tesadüfi saptanan lezyon ile başvurabilirler. Tümörlerde ağrı genellikle sürekli, istirahatte ve geceleri olmaktadır. Kemik tümörleri kemiğin kendisinden kaynaklı veya vücudun başka yerindeki tümörden yayılım (metastaz) şeklinde görülür. Ağrısız yumuşak doku kitlesi iyi huylu olduğu düşünülse bile kötü huylu olabilir. Hızlı büyüyen ağrılı yumuşak doku kitlesi kötü huylu olabileceği gibi, enfeksiyon ve kanamada da benzer klinik görülebilir. Yumuşak doku kitleleri değerlendirilmesinde, lezyon küçük ve ağrısız bile olsa, spesifik tanı konamadığında, kötü huylu olabileceği düşünülmeli ve sadece gözlemle yetinilmemelidir. Tanıda direk grafi, MRG, bilgisayarlı tomografi ve kemik sintigrafisi kullanılır.
Kemik ve yumuşak doku lezyonlarının çoğunda biyopsi yapmaya gerek yoktur. Asemptomatik, kemik bütünlüğüne zarar vermeyen (belirgin kırık riski taşımayan), radyolojik değerlendirmede iyi huylu özelliklere sahip lezyonlar takibe alınır. Genel olarak ağrılı ve hızlı büyüyen lezyonlar biyopsi yapılmalıdır. Özellikle kötü huylu kemik ve yumuşak doku tümörlerinin tedavisinde güncel yaklaşım olan uzuv koruyucu cerrahi yaklaşımların uygulanabilmesi için, biyopsinin doğru bir şekilde uygulanması ve yeterli materyal elde edilmesi şarttır. Kas iskelet sistemi tümörlerinde biyopsi, birçok hasta, klinik doktorları ve cerrahlar tarafından basit, kolay ve riski düşük bir işlem olarak algılanmaktadır ancak biyopsinin uygun lokalizasyondan uygun teknik ile ameliyat öncesi tam bir planlama ile yapılması hastalığın seyrini önemli ölçüde etkiler. Biyopsi kuralları bilinmeden yapılan bir biyopside yumuşak dokulara tümör dokuları bulaşabilir, bu işlem sonrasında uygulanacak uzuv koruyucu cerrahide tüm bulaş olmuş dokuların çıkarılma zorunluluğu nedeniyle, nihai cerrahi sonrası yara kapama zorluklarına ve amputasyon yapılmasına neden olabilir, hatta hastanın yaşamını tehlikeye atabilir.
Biyopside dikkat edilmesi gerekenler:
- Lezyona ulaşılabilecek en kısa yol seçilmelidir
- Ulaşması zor bir bölgede ise ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi veya MRG eşliğinde yapılmalıdır
- Kötü huylu lezyonlarda bulaşma riski olduğundan dolayı biyopsi iğnesinin giriş yeri asıl ameliyatın yapılacağı bölgeden olmalıdır
- Tek bir kas kitlesi içinden geçilmelidir
- Damar ve sinir yapılarından uzak bir bölgeden yapılmalıdır
- Tek giriş deliğinden yapılmalı ve birden fazla noktadan materyal alınmalıdır
- Eklem kapsülünden geçilmemesi gerekmektedir
İğne biyopsisinin açık biyopsiye avantajları cilt açılmadan yapılıyor olması, bulaş riski azlığı, yara iyileşme sorunu olmaması ve ameliyathane şartları olmadan lokal anestezi ile de poliklinik şartlarında yapılabilmesidir. Tanısal değeri açık biyopsilere çok yakındır.
Açık biyopside fazla miktarda materyal alınabildiği için yanlış tanı ihtimali çok azdır. İğne biyopsileri ile tanı konulamadığında veya konulan tanı hastanın klinik ve radyolojik özellikleri ile uyumlu olmadığı zaman, açık biyopsiye yapılmalıdır. Kemikten alınan biyopsilerde kemikte açılmış olan pencereler az miktarda kemik çimentosu ile kapatılarak tümör dokularının bulaşması engellenebilir. Kemiğe pencere açıldığı için kırık oluşabilir. İğne biyopsisinde olduğu gibi tümör dokuları ile bulaşın engellenmesi için tek bir kas içinden ilerlenmelidir. Ameliyat boyunca ve bitirirken çok iyi kanama kontrolü yapılmalıdır. Çünkü tümör dokularının kan ile yayılabileceği unutulmamalıdır. Eldivene ve eldivenden temiz dokulara tümör dokularının bulaşını azaltmak için, cerrah tümörlü alana eldivenle değmemeli, kanamalı tamponları eliyle direk tutmamalı, yaraya parmaklarını sokmamalı, bulaş olmuş aletler temiz sahalarda asla kullanılmamalıdır.